TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDETİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖNLENMESİ HAKKINDA GÖRÜŞÜ*
(Son Dönemde Toplumda ve Sağlık Hizmetlerinde Giderek Yükselen Şiddet ve Önlemler Bağlamında)
Türkiye’de, genel olarak toplumsal şiddet, özel olarak da sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin arttığı gözlenmektedir. Aynı zamanda dikkat çekici biçimde, işçi ölümleri, kadın cinayetleri, operasyonlarda ölenler, şüpheli asker ölümleri, faili meçhul cinayetler gibi “yaşam hakkı ihlalleri” artmaktadır. 17 Nisan 2012 tarihinde, bir hasta yakınının saldırısı sonucu Dr. Ersin Aslan’ın hayatını kaybetmesiyle, sağlık çalışanına şiddetin boyutu da değişmiş, sağlık ortamında etki yaratan şiddet olguları, DünyaTabipleri Birliği’nin gündemine de girmiş (1); TBMM’de sağlık çalışanına yönelik artan şiddeti araştırmak üzere araştırma komisyonu kurulmuştur(2). Bu bağlamda Sağlık Bakanlığı da yeni önlemler almaya yönelmiş, “Çalışan Güvenliğinin Sağlanması Genelgesi” yayınlanmıştır (3). Toplumuzda yaşanmakta olan, ülkemiz gündemini ve sağlık sistemini, insan haklarını ve hekimlik uygulamalarında değer sorunlarını doğrudan ilgilendiren bu gelişmelerden hareketle, şiddetin değerlendirilmesini ele alan; önlenmesi için alınabilecek önlemlere ilişkin öneriler getiren Dernek Görüşü oluşturulmuştur.
Şiddetin Kökeni, Biyolojik Değil Toplumsaldır
Şiddet sorununun çözümünde anahtar rol oynayan, şiddetin tanınması, algılanması ve raporlanabilmesinin koşulu öncelikle ortak bir tanım getirebilmektir. Dünya Sağlık Örgütü tanımına göre şiddet, “kendine, bir başkasına, grup ya da topluluğa yönelik olarak ölüm, yaralama, ruhsal zedelenme, gelişimsel bozukluğa yol açabilecek ya da neden olacak şekilde fiziksel zorlama, güç kullanımı ya da tehdidinin amaçlı olarak uygulanması”(4) olarak ele alınır. Uluslararası Şiddeti Önleme Birliği’ne göre kişilerarası şiddet; fiziksel, cinsel, psikolojik ve mahrumiyet/ihmalden oluşmaktadır (5).
Şiddetin kökenini anlamak için çeşitli farklı yaklaşımlar vardır; insan doğasıyla bağ kuran, “biyolojikbelirlenimci” yaklaşım insanda şiddetin diğer canlı türlerinde olduğu gibi içgüdüsel temelleri olduğunu ileri sürer. Bu tez, insanı diğer tüm canlı türlerinin ayırt eden toplumsallığını, insanın türsel varlığındaki “irade” ve “planlama” yetisini göz ardı etme riski taşır. İnsanın şiddetinin diğer canlıların şiddetinden ayırt edilmesi, şiddetin insana özgü ama toplumsal olarak inşa edilen bir olgu olarak düşünülmesi gerekir (6). Özellikle bugün dünyada, bölgemizde ve Türkiye’de şiddeti körükleyen ve tırmandıran bir iklimde yaşarken biyolojik yaklaşım, şiddeti değişmez kılarak mutlaklaştırır. Buna karşılık ancak toplumsal bir yaklaşım ile ölümcül sonuçlara yol açan şiddet olguları değişebilir ve önlenebilir hale gelir.
Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet
Toplumsal düzendeki çelişkilerin kolay ortaya çıkabildiği tıp ve sağlık alanı, şiddetin de çok daha somut olarak görüldüğü bir alandır. Yapılan bazı çalışmalarda da, şiddetin diğer iş yerlerine göre en çok sağlık alanında ortaya çıktığı, diğer iş yerlerine göre şiddete uğrama yönünden 16 kat daha riskli olduğu belirtilmiştir (7).
Sağlık alanındaki iş yeri şiddetinin, diğer sektörlerdeki şiddetten doğası gereği farklılıklar gösterdiği, şiddetin az oranda bildirildiği, bunun nedeni olarak da, sadece yaralanma gibi ciddi olayların şiddet olarak algılandığı, diğerlerinin önemsenmediği ya da çalışırken saldırıya uğramanın mesleğin doğasıymış gibi algılandığı bildirilmiştir (8).
Şiddetin Risk Faktörleri, Etkileri ve Değerlendirilmesi
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de sağlık çalışanlarının işyerinde uğradıkları şiddet oranı, “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın uygulamaya geçmesinden beri artış göstermiştir (9) (10) ;
Şiddet araştırmalarının sistematik taramasında;
riskli gruplar olduğu,
Psikiyatri, Cerrahi ve Dâhili kliniklerin izlediği,
kişilerden oluştuğu,
olarak yetersiz baş etme düzenekleri kullandıkları görülmüştür (11).
Şiddetin Önlenmesinde Temel Yaklaşım
Dünya Sağlık Örgütü şiddetin önlenmesi için öncelikle bir ülkenin bu konuda bütüncül bir politikasının olması gerektiğini işaret ederek şiddeti önlemenin ve yol açtığı sonuçların tedavi-telafisinin bir aradaele alınması gerektiğini söyler.
Bunun için ilke olarak;
Sistematik çalışılmalı; planlama- uygulama- izleme ve değerlendirme sistemi kurularak sistemin yeniden üretilmesinde de yol gösterici olmalı,
Yasama ve yürütme alanında şiddetin önlenmesi politik bir öncelik olmalı, tüm tarafların bu politikaların hazırlanmasına katılımı sağlanmalıdır (12) .
Türkiye sağlık sisteminde, gerek sağlık hizmetindeki hızlı değişimler gerek yasal uygulamalardakieksiklikler, şiddetin önlenmesinde ve çalışan güvenliği sağlama konusunda boşluklar bırakmakta, sağlık çalışanlarının mağdur olduğu eylemlere ilişkin yasal düzenlemeler bulunmamaktadır (13). Bu bakımdan Türk Tabipleri Birliği, sağlık çalışanlarına yapılan sözlü saldırılar, yaralamalar, darp ve öldürmeye ilişkin hükümler konusunda Türk Ceza Kanunu’nda eksik olan yerlere madde eklemek için ve genel olarak şiddeti önleme amaçlı olarak; sağlık çalışanlarını ve halkı eğiten, aynı zamanda hekimlik mesleğini koruyan öneriler getirmekte ve kararlı bir çalışma yürütmektedir (14).
Sağlık Bakanlığı Çalışan Güvenliğinin Sağlanması Genelgesi
Genelgenin, şiddeti güncel evrensel yaklaşıma göre şiddet tanıması ve ilk kez “sağlık çalışanlarını” ayrı bir hak öznesi olarak ele almış olması olumlu bir başlangıçtır. “Emeğe Saygı, Şiddete Sıfır Tolerans Kampanyası”na atıf yapılarak şiddetle mücadelede süreklilik gözetilmekte ve şiddeti önlemenin iki temel bileşeni olan; hasta odaklı ve kurum-çalışan odaklı önlemler bütünsel olarak ele alınmaktadır.
Genelge ile beraber;
Genelgenin bazı yönlerden güçlendirilmesi de gereklidir:
Beyaz Kod Uygulaması bildirim sisteminin işleyebilmesi için, şiddetin önlenmesi konusunda ilk problem olarak karşımıza çıkan bildirim yapılmaması ve raporlama sorununu aşmayı sağlayacak ek önlemler alınması, bildirim sürecinin çalışanlar için kolaylaştırılması ve uygulama ile ilgili çalışanlarıbilgilendirici, özendirici tedbirler alınması,
Sonuç
Sağlık hizmetlerinde şiddetin önlenmesi için öncelikle sağlığı sadece “hastalık” olarak algılamayıp bütüncül ele alan, sağlıklı yaşamayı belirleyen gelir, eğitim, barınma gibi alanlardaki eşitsizliğigidermeyi hedefleyen, sağlık hakkını güvence altına alan merkezi bir politikanın olması gereklidir.Politika belirleyenlerin, sağlık hizmetinde niceliğin değil, niteliği dikkate alması, toplumsal cinsiyete duyarlı ve her tür ayrımcılığı sonlandırmayı hedefleyen, sağlık çalışanlarına değer verildiğini gösteren(18) bir sağlık politikasının olmasıyla ancak sorunun çözümü için uygun bir zemin oluşabilecektir.
Şiddetin en yaygın nedeninin organizasyonel eksiklikler ve sorunlar olmasının; sağlık sistemi içinde hastaların adeta müşteri, tüketici gibi algılanabilmesinin, sağlık çalışanı ile hastaları karşı karşıyagetirebildiği (19) dikkati çekmektedir. Oysa tıp ve hekimlik uygulamasının yapıtaşı olan; bireye saygıduymak, zarar vermemek, tedavi vererek yararını sağlamak, onu bilgilendirmek, aydınlatmak, tıbbi bilgilerin gizliliğini korumak gibi mesleki ve etik değerlere bağlı biçimde hizmet sunan sağlık çalışanları, bu şekilde hasta haklarını koruyacak ve gözetecek biçimde varlık gösterirler. Bu bakımdan 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri başta olmak üzere, Sağlıkta Dönüşüm Programı Mevzuatı, Sosyal Güvenlik Kanunu, ilgili idari hukuk alanları ve diğermevzuat, hasta haklarının, hekim ve sağlık çalışanlarının özlük haklarının, mesleki ve etik değerlerinkorunabilmesini güçlendirecek biçimde gözden geçirilmelidir. Aynı zamanda bu düzenlemelerin ve sağlık çalışanlarının özverili çalışmalarının tüm topluma aktarılabilmesi için olanaklar yaratılabilmesi(kamu spotlarından yararlanılması; haksız, yanlış, sansasyonel haberlerin önlemesi, medyanın sorumluğunun sağlanması vb.) son derece önemlidir.
Son olarak unutulmamalıdır ki; amacı insanlara yardım etmek ve onları sağlığına kavuşturmak olanhekimlerin ve sağlık çalışanlarının, şiddetten uzak, güvenli koşullarda çalışmaları; işyerlerindemuhtemel risklerin giderilmesini istemeleri, onların en doğal haklarıdır. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada büyümekte olduğuna Dünya Tabipleri Birliği’nce de dikkat çekilen hekime ve sağlık çalışanına yönelik şiddetin önlenmesi gereği uluslararası ve ulusal belgelerde ifadesini bulmuştur (20) (21) (22). Bu hakların yaşama geçirilmesi için uğraş vermek, konu ile ilgili tüm taraflara düşensorumluluktur.
* Hazırlayan: Uzm. Dr. Gülsüm Önal
Türkiye Biyoetik Derneği’nin 06.09.2012 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında kabul edilmiştir.
KAYNAKLAR
Yayınları, 2009.
gruplarında şiddete uğrama sıklığı, Anadolu Psikiyatri Dergisi 2002;3:147-154
Turkiye Klinikleri J Med Sci 2011;31(6):1442-56.
Çalışan Araştırma Görevlileri ve Intörn Doktorlarda Şiddete Maruziyet ve Şiddetle İlişkili
Etmenler, Toplum Hekimliği Bülteni • Cilt 28, Sayı 3, Eylül-Aralık 2009
Turkiye Klinikleri J Med Sci 2011;31(6):1442-56.
2007
Önlenmesi, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2010;2(2):161173
Önlenmesi, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2010;2(2):161173
Hazırlayan: Uzm. Dr. Gülsüm Önal, Yönetim Kurulu Kabul Tarihi: 06.06.2012.
2012: 44-46.
3(1);11-13.
2010:17-19.
http://www.wma.net/en/40news/20archives/2012/2012_06/ Erişim: 02.09.2012.
http://www.wma.net/en/40news/20archives/2012/2012_11/ Erişim 02.09.2012.